ERZURUM KÜLTÜR TURİZM G.S.K. DERNEĞİ
  Bar Şiiri ve Öyküsü
 

                               

                                                BAR ŞİİRİNİN ÖYKÜSÜ

                                    (İhsan Coşkun ATILCAN’ın kaleminden)

 

29 Ekim 1939 günü, Cumhuriyet bayramı münasebetiyle Erzurum Belediye salonunda bir balo düzenlenmişti. Bu baloda bar tutmak üzere Halkevi bar ekibi de davet edilmişti. Barcılar Muhtar DURSUNOĞLU, Öğr. sağır Tevfik BEY, İlhan ERTUGAY ve ben olmak üzere dört kişiydik. Temsil kolu başkanı Ali Cennet BEY Güzelyurt lokantasına götürdü. Aramızda Sadettin AKATAY da vardı.

 

Saat 20.30 da lokantadan kalktık Belediye’ye gittik. Belediyenin kapısına vardığımız zaman teşrifatçılar “Sizi kim davet etti, davetli değilsiniz.”diyerek bizi içeri almadı. Biraz çakırkeyf olan Sadi BEY çileden çıkmış “Ulan biz davet edilmeseydik böyle giyinir kuşanır gelirmiydik? Ali Cennet BEY’e dönerek “Sizi davet eden Dürzi bu heriflere talimat vermeliydi.” gibi ağır sözler söyleyince biz onu alıp oradan biraz uzaklaşmıştık ki reis muavini Cemil BEY koşarak yanımıza geldi. ‘Çocuklar kusura bakmayın, arkadaşlar sizin davetli olduğunuzu bilmiyorlarmış, buyurun gelin” diyerek bizi odasına götürdü. Kısa bir süre orada beklerken Sadi BEY homurdanıyordu. Biraz sonra Cemil BEY geldi bizi salona götürdü, cazın yanındaki yerimizi göstererek tekrar özür diledikten sonra sonra gitti.

 

Caz çalıyor, herkes dans ediyordu. Bir ara bizi piste davet ettiler. Biz, davul – zurnanın Paşa Köşk havasıyla ortaya çıktık. Daha önce verdiğimiz talimata uyarak davul-zurna sustu. Ben Sıtkı Korkmaz’ın

 

Biz Erzurumluyuz, doğu ilimiz

En büyük ulusun dili dilimiz

Bingöl’den Aras’a akar selimiz

Bu er kaynağının Dadaş’ ıyız biz.

 

Dizeleriyle başlayan dört bölümlük dörtlüklerini okuduktan sonra oradakilerin coşkun alkışları arasında barlarımızı oynayarak yerimize oturduk. Sadi BEY çok heyecanlanmıştı. Beni kucaklayıp kutlarken gözleri nemliydi. Yine caz ve dans başladı. Biz ikinci kez piste davet edilirken Sadi BEY, “çocuklar, siz bara başlamadan önce bende kısa bir şey okuyacağım” dedi. Ve bizimle birlikte ortaya çıktı. Gri geniş çizgili bir elbise giymişti. Ceketinin düğmeleri her vakit olduğu gibi ilikli, sol eli ceketinin cebinde olduğu halde, masada sigara kutusunun arkasına eski yazıyla yazmış olduğu şu dizeleri okuduktan sonra alkışlar, arasında yerine oturdu.

 

Yayla bulutu gibi yükselir yavaş, yavaş,

Sonra birden köpürür sel olur coşar Dadaş

Doğunun sınır daşı, Erzurum’un Dadaşı

Efesi var İzmir’in eğilmez Türk’ün başı.

 

O gece benim okuduğum şiir, Sadi BEY’e bir bar şiiri yazmasını ilham etmiş, o gece yazmaya başladığı bar şiirini bir iki ay içinde geliştirerek son biçimini vermiş halk evinde bizlere sunmuş, bizlerde her bar tutmaya başlamadan önce onu okumayı gelenek haline getirmiş olduk. Ruhu şad olsun…!

 

  
 

                                                            B A R

                                    Yüzyılların ardından kopup gelen bir vakar,

                                    Kahramanlık, yiğitlik, erlik destanıdır bar.

                         Bu oyunda gör bizi, geçme sakın ıraktan,

                         Gözün varsa seçersin bar da karayı aktan.

                                    Bir savaş seyri vardır, dadaşın her barında

                                    Görünce kanın kaynar, o an damarlarında

                         Doyum olmaz bir görsen kör oğlunun barını,

                         Güvenirsin gücüne, düşünmezsin yarını.

                                    Dumlu’dan ta Basra’ya çağlayan selimiz var.

                                    Bahtımız kara değil bu gün Karasu kadar.

                         Bingöl yaratmadı mı, kan çağlayan Aras’ı

                         Hazar çalkalanırken kanar Türk’ün yarası

                                    Aman Aras, han Aras, Bingöl’den kalkan Aras,

                                    Al başımdan sevdamı, hazarda çalkan Aras.

                         Dadaş çelik bir yaydır, onu germeye gelmez.

                         Çağlayan bir sel olur, dağlara da baş eğmez.

                                    Yayla bulutu gibi yükselir yavaş yavaş,

                                    Sonra birden sel olur, köpürür coşar DADAŞ…

                         Doğunun sınır taşı Erzurum’un dadaşı,

                         Efesi var İzmir’in eğilmez Türk’ün başı.

 

                                            Bar Başlıyor

                                    Barbaşı sallarken mendilini,

                                    Gözüne al dadaşım gönülden sevgilini.

                         Dinle davul ne diyor...dan, dan, dan

                         Ben bu sese vurgunam,  can can can…

                         Canlar yurdundur elbet, her can vatana kurban.

                                    Atalar yurt sevmeyi davuldan öğrendiler,

                                    Bu ilk Bar’ın adına sarhoş barı dediler.

                          El ele tutuştular, gönülden tutuşanlar, hepside sarhoştular.

                          Seven sarhoştur elbet; içse de, içmese de.

                                    Dadaşlar, ağır ağır bir halka çevirdiler,

                                    Yurda kurban yiğitler, bu halkaya girdiler.

                         Ses yok, donmuş dudaklar, gözler şimşekleşiyor,

                         Kırat kişniyor, neden toprakları eşiyor?

                                   Dan, dan, dan,  kanları kaynaştıran bir ses çıktı zurnadan.

                                   Dağlar gibi Dadaşlar, kımıldandı durmadan.

                         Tanrım bu ne duruştur, gözler halkalanıyor,

                         Ufuklar bayraklaştı, cihan dalgalanıyor.

                                   Silkin ey Palandöken, dök başından karını,

                                   Dadaş oynarken senin gösterir vakarını.

                         Vur davulcu davula, candan coşsun Dadaşım,

                              Çal zurnacı, oynasın Dadaş, dönüyor başım.

 

                                                                                     Sadi (Sadettin) AKATAY

                                                                                                 (1904- 1944)

                                                                        

 

 
  Bugün 28 ziyaretçi  
 
CopyRight(c)Suat Kılınboz-Muhammet Erözkan
CopyRight(c)Tüm Hakları Saklıdır
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol